Neden İş-Yaşam Dengesi İstiyoruz?

Denge, kainatın üzerine varolduğu makro bir gerçekliktir. Denge olmadan varoluş ve işleyiş söz konusu olamaz. Mokro düzlemde denge yaşamı mümkün kılarken, mikro düzlemde denge insanın içsel çalışma dinamiklerini ifade eder. Homeostasi bedenin dengesidir. Beden muhteşem bir denge üzerine her an durmadan döngüsel bir şekilde çalışır ve sizi yaşamda var ederek hareketli kılar. Iyi ve dengeli çalışmayan bir organ hastalık demektir ve hasta insan için önemli olan tek şey sağılıktır çünkü diğer tüm yaşam fonksiyonlarımız sağlıklı bir bedenle yerine getirilebilir.

Peki denge makrodan mikroya bu kadar önemliyken bizler neden iş ve yaşam arasında bir denge kuramıyoruz. Tıpkı salgılaması gereken hormonu olduğundan az salgıladığında insanı depresif moda sokabilen beyin gibi, insanda iş ve yaşam dengesini sağlayamazsa işlevsizleşir.

Burada “işlev” anahtar kelimedir. İşlevsiz insan üretemez. Bu durum hem bireysel hem sosyal açıdan geçerlidir. İş-yaşam dengesini sağlayamayan ve stres faktörleri nedeniyle depresyon, anksiyete, kaygı bozukluğu gibi zihinsel bazı sorunlar yaşayan insanların bugün sadece Amerika’da 350 milyon çalışma günü kaybına neden oldukları ortaya konmuştur.

Uzun çalışma saatleri, yüksek iş yükü, belirsiz iş beklentileri gibi etkiler bu dengenin kurulmasını en temelde etkileyen etmenlerdir. Bugün iş stresinin mental sağlık üzerindeki etkileri artık herkesce biliniyor olmasına rağmen madalyonun diğer yüzündeki işletmelerin kayıpları görünür olmadığı için yeterince bu konuya önem verilmemektedir. Hissizleştirilmiş bir yaklaşım olarak iş-yaşam dengesi ve stres kavramı sadece sunumlarda kullanılan içi boş yaklaşımlar olarak yerlerini almaktadırlar.

Bazı rakamlarla bu iki kavramın üretim yerleri açısından nelere mal olduğu anlamaya çalışalım. Veriler Dünya Sağlık Örgütü’ne aittir. Ortaya konulan bu tablo özellikle iş verenlerin dikkatli bir farkındalıkla okuması ve gelecekteki vizyon arayışlarına dahil etmesi gereken bir noktayı da içermektedir.

Depresyon ve kaygı bozukluklarının verimlilik kaybı bakımından küresel ekonomiye her yıl 1 trilyon $ bedeli olduğu tahmin edilmektedir. (WHO, 2000:3)

İngiltere’de örgütlerin personel giderlerinde ruhsal bozuklukların aldığı pay her yıl 26 milyar £ ‘dur.

Dünya çapında önde gelen 10 maluliyet sebebinin 5’i ruh sağlığı sorunlarıdır (majör depresif bozukluk, şizofreni, bipolar bozukluk, alkol kötüye kullanımı).

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yapılan analize göre, psikolojik bozuklukların ekonomik çıktı kaybı açısından toplam küresel etkisi gelecek 20 yıl için 20 trilyon $ olarak tahmin edilmiştir.

ABD’de sadece depresyona yapılan ulusal harcamanın 30-40 milyar $ dır.

Bu veriler, iş yerinde stres yükünün azaltılmasının sadece çalışana verilen insanı değer kapsamında değil, iş gücü kaybı ve üretim maliyetleri açısından işverene ve üretim sektörüne getirdiği büyük yükü de ortaya koyması bakımından önemlidir.

Neden İş-Yaşam dengesi istiyoruz?

Çünkü insan bütüncül bir açıdan makrodan, mikroya toplumsal tüm alanlarda dengeyi sağlayabildiği oranda üretken ve bu dengenin bozulması göze alamayacağımız bir kayıp, bir ülkenin üretimi toplumsal refahını beslerken.